Yüzümden düşen bin parça
Sırça köşkün çatısından
Geride kalan bir parça
Yaşamak bir can sıkıntısı
İliklerime kadar hissettiğim gerçeklik örgüsü
Bir güz düşün, hiç yazı olmamış
Bir gece düşün sabahı olmamış
Bırak, ay bile doğmamış
Dolunay.
—————————
Gözalaca tepesini döven hırçın dalgalar
Bilip de söylenemeyenler yürek dağlar
Ruhu özgür olanların meskeni dağlar
Ne kadar soğuk eserse essin
Daha çok çığ götürür bu dağlar
Hırçın dalgaların evi karadeniz
Aronyayı, meskenini bilen bendeniz
Dil, kültür, örf, anane bariz
Eğer kendini bilmezsen
Sorarlar bu ne lahana bu ne perhiz
Kadim sırların döngüsünde tepetaklak
Ağır ağır çıktığın merdivenlerden
Geldiğin yere dön bir bak
Saflığın, samimiyetin ve doğallığın meryemin sembolü
Beyaz Zambak
“Çok aradı gölgesini
Aşkı saran her yerini
Aşkı teni nefesi sesi
Renklerden en temizini
Kendini beğendi”
Ne serden geçerim ne de yârdan
Bir bekçi geçti bu diyardan
Beni karşı tutan neydi
Gözalaca tepesindeki yardan
Sığındım tek şey yaradan
**
Bir yardan aldı yaradan, bir yara.
Yaşadıkları bir yana
Bu kadim bir yolculuk, yara giden.
Orda başlar ve orda biter..